Gregory Peck ve Atticus Finch

Bugün size biraz, eski bir Amerikalı aktörden bahsedeceğim. 50’li ve 60’lı yılların siyah beyaz filmleriyle ünlü, zamanının en meşhur aktörlerinden Gregory Peck, tamamen rivayet olan iddialara göre de nam-ı diğer: Krikor Pekmezciyan. (Kimi çevrelerce Gregory Peck’in bir Ermeni olduğu söylenmektedir.)
Birçok bayan onu Audrey Hepburn’le birlikte oynadığı “Roman Holiday” filminden, birçok bay da onu ünlü western filmi “The Big Country” den hatırlayacaktır.
Benim aklımda en çok yer edense Harper Lee’nin aynı isimli romanından uyarlanan “To Kill A Mockingbird” filminde canlandırdığı “Atticus Finch” rolü olmuştur ki birçok sinemasever için de eminim böyledir.
Şu anda çalışma masamın üstünde Roman Holiday’den güzel bir sahneye ait bir fotoğraf var. Defalarca gözyaşları içinde izlediğim ve romantik komedi denen tuhaf kategoriye ait olduğunu düşündüğüm tek filmdir Roman Holiday. Klişelerle başlayan ve klişelerle bitmeyen gerçek olmaya çok yakın bir masaldır çünkü. Arkadaşlarım çoğu zaman çok yıllar öncesinde kalmış, siyah beyaz bir fotoğrafın aktörünü neden bu kadar çok sevdiğimi anlamazlar.
Aslında ben o fotoğrafa her baktığımda başka birini, kusursuz bir babayı, Atticus Finch’i görürüm.
Aktöre olan hayranlığımın en büyük sebebi Atticus Finch’in ta kendisidir. Peck’in kafamda canlandırdığım bir roman karakterini, hayalimdekine en uygun biçimde ete ve kemiğe büründürmüş olmasıdır. Bunu çok az oyuncu başarır ki Gregory Peck hem benim için, hem de romanı bilen birçokları için böyle bir aktördür.
Harper Lee’nin ünlü eseri Bülbülü Öldürmek’in muazzam babası ve adil Avukatı Atticus Finch, baba olmanın portresine en uygun kişi oldu hep zihnimde. Benim çocukluğumda çocuk olan genç kızlar hatırlarlar. İpek Ongun’un Bir Genç Kız’ın Gizli Defteri’ile başlayan günlükler serisinin başkahramanı Serra Noyan lisede yazdığı başarılı bir kompozisyonu çok beğendiği bir baba karakterine Bill Cosby’e ithaf eder. İşte Atticus Finch’de benim için, hayali de olsa, ithafı hak eden bir babadır.
Atticus Finch, kötülükle karşılaşıp onu anlamış olmasına rağmen insan doğasının iyiliğine olan inancını kaybetmemiş eşsiz bir roman karakterdir. İnsanların saf iyi ya da saf kötü yaratıklar değil de hem iyi hem kötü niteliklere sahip varlıklar olduğunu anlamıştır. Önemli olan insanlardaki iyi yanları takdir etmek ve kötü yanları, empatiyle yaklaşıp hayatı onların gözünden görmeye çalışarak anlamaktır. Çocukları Jem ve Scout'a umudunu kaybetmeden ya da kötü bir karaktere bürünmeden de vicdan sahibi bir insan olarak yaşamanın mümkün olduğunu öğretmeye çalışır. Beyaz bir kıza tecavüz etmekle suçlanan bir zenciyi bütün aşağılamalara ve tehditlere rağmen başarıyla ve inançla savunurken davayı kazanamayacağını bilse de inancını hiç kaybetmez, kağıt üzerindeki sonuç değişmese de, herkesi müvekkilinin suçsuz olduğuna inandırır.
Finch’in inancını, hayat görüşünü, çocuklarına yansıtma şekli, karalı duruşu, hayranlık vericidir. Bu karakteri cisme büründüren Gregory Peck’de hepimizi Atticus Finch olduğuna inandırmayı başarmıştır. Bunun yazar Harper Lee için de geçerli olup olmadığını hep merak etmişimdir, zira Lee’nin tek romanındaki bu meşhur karakteri bir avukat olan babasından esinlenerek yazdığı söylenir.
Gregory Peck canlandırmaktan en çok zevk aldığı rolün Atticus Finch rolü olduğunu söylese ve bu rolüyle bir Oscar ödülü kazansa da o sadece Finch değildir elbette.
Kendisi Gregory Peck, William Wyler, Alfred Hitchcock gibi yönetmenlerle, Audrey Hepburn, Ingrid Bergman, Ava Gardner gibi aktrislerle çalışma fırsatı olmuş başarılı bir aktördür. Adı sansasyonlardan ziyade başarılarıyla anılır. Yaşamı boyunca aralarında Amerikan Kanser Merkezi, Amerikan Film Enstitüsü, Gay ve Lezbiyenler Birliği de olan çok sayıdaki kurumdan ödül alır ve bu kurumların etkinliklerine destek verir.
Amerikan Film Enstitüsü’nün başkanlığını yaptığı ilk yıllarda Oscar Akademi Ödülleri’nin tarihini değiştiren kişi olur. Daha önce arka arkaya melodramların ve müzikallerin akademi ödüllerinin hepsini topladığı dönemde Gregory Peck’in müdahalesiyle toplumsal sorunları irdeleyen filmler ön plana çıkar. Peck bununla da kalmayıp konseyi oluşturan yaşlı ve gelenekçi sinemacıların yerlerini genç ve idealist sinemacılarla değiştirir. Aktör politikayla da yakından ilgilidir. Sıkı bir liberal demokrat olan Peck döneminde verdiği hararetli demeçlerle de hatırlanır. 2003 yılında 87 yaşında hayatını kaybettiğinde Amerikan Film Enstitüsü tarafından sinema tarihinin gelmiş geçmiş en iyi film kahramanı (Atticus Finch) olarak belirleneli çok kısa bir süre olmuştur.
Ama Peck benim zihnimde hep Atticus Finch babam olarak kalacaktır.

Kaynakça: http://www.imdb.com/name/nm0000060/
http://www.radikal.com.tr/ek_sayfa.php?ek=ktp

Yorumlar

Adsız dedi ki…
siması tanıdık ama ismi de dahil oynadığı filmleri falan hiç bilmezdim ben anime ve japon filmleri kore dizileri peşinde koşmaktan bu alanla ilgilenmeye pek vakit bulamadım :) Ama şimdi bir şekilde biryerden karşıma çıkarsa yabancılık çekmeyeceğim.