Truman Capote

Çağdaş Amerikan edebiyatı deyince akla gelen ilk isimlerden biri şüphesiz Truman Capote olacaktır. Edebi kişiliğinden ziyade döneminin Amerikan sosyetesine malolmuş kişiliği, cinsel tercihi ve skandallarıyla meşhur olsa da Capote türünün en iyi yazarlarından biriydi. Romanlarının yanı sıra röportaj, gezi notları ve film senaryoları alanında da özgün eserler verdi.
Capote birçoklarının zihninde Tiffany’de Kahvaltı isimli eseriyle yer etti. Eserin film uyarlamasında Audrey Hepburn’un canlandırdığı Holly Golightly karakteri günümüzde bile hala birçok kadının favorisi olmaya devam etti.
Bana kalırsa okuma fırsatı bulduğum üç kitabı arasında (Tiffany'de Kahvaltı, Soğukkanlılıkla, Başka Sesler Başka Odalar) en iyisi Soğukkanlılıkla’ydı. Sıradan bir cinayet öyküsünü çok sade, gündelik bir dille anlattığı roman, insanın kendini duygusal bir tavırla kötü karakterlerle özdeşleştirebildiği çok başarılı psikolojik tahliller içeriyordu. Capote’un romanın uyarlandığı gerçek hikâyenin karakterlerinden Perry Smith’e eşcinsel bir aşk beslediği iddia edildi. 2005 yılında Philip Seymour Hoffman’a Oscar ödülü kazandıran Capote filminin Truman Capote rolü de bunu anlatır nitelikteydi ki filmin baş konusu “Soğukkanlılıkla” romanının yazım sürecini ele alıyordu. Soğukkanlılıkla ve Capote’un hayatı birçok sinema filmine de konu oldu. Soğukkanlılıkla 1967' de Richard Brooks tarafından birebir filme aktarıldı ve çok beğenildi. Yine 2006 yılında Capote’un biyografisini konu edinen Infamous isimli film Douglas McGrath tarafından çekildi. Filmde Capote’u Toby Jones canlandırırken Sigourney Weaver, Gwyneth Paltrow, Sandra Bullock gibi ünlü oyuncular Jones’a eşlik etti.
Capote’un şaşalı lüks yaşamı, bir statü savaşına dönüşen partileri, alıp başını yürüyen şanına rağmen yalnızlığı edebiyat dünyasının hep ilgi alanı oldu. Capote kendini o kadar yalnız hissediyordu ki kendini içkiye ve uyuşturucuya vurdu. Ne şöhret içindeki hayat, ne kariyer, ne de eserleri içindeki boşluğu doldurabildi. Öyle ki yüksek dozda ilaç alıp bir çok sanatçı gibi genç sayılabilecek bir yaşta ölmeyi seçti.
Popüler kültür malzemesi olmaya çok uygun tercihleri yüzünden yazdıklarından ziyade yaşadıklarıyla meşhur olan yazar günümüzde hak ettiği ilgiyi hiç görmedi. Oysa sosyetenin sığlığında bir ışık gibi parlayan yazar, muazzam bir gözlemci ve karakter portresi betimleyicisiydi. Böylesine sade bir dil kullanarak bunu pek az yazar başarabildi.
Tek eser veren ve yazarın en iyi dostu olan Harper Lee’nin Bülbülü Öldürmek isimli romanındaki silik çocuk kahramanı Dill’i sevenler Capote’u da hep sevecekti.

Yorumlar