Kara Kalem'e

Çok bıkkın, çok kırgın bir zamanda yazdığım bir yazıya yaptığı yorum sayesinde tanıştım onunla. Kızmıştı bana… “Biz kaybeden bir gençlik daha olsun istemeyen o gençlikten geliyoruz. Bizi daha fazla üzmeye hakkınız yok,” dedi diye ben de kızmıştım ona. Bir sürü şey söylemişti de daha çok kızmıştım. Ben kime kırgındım, niye bıkkındım, kime yazmıştım o yazıyı, ne bilirdi ki o?
Sonra yorumunu sildi. Kendi kendine düşünmüştü belli. Karşısındaki bir çocuktu ne de olsa. O çocuk kendi bilse ne demek istediğini öyle yazar mıydı zati?
O çocuk kendi ne demek istediğini bildi de, ona ne demek istendiğini bilmeden cevap verdi o yoruma tüm çocukluğuyla.
Çocuk ne bulmayı bekledi bilinmez ama Kara Kalem onun çocukluğuna verdi, gönlünü aldı. Çocuk da unuttu gitti.
Sonra çocuk arada uğrar oldu Kara Kalem’in sayfalarına. O sayfalarda küçücük bir ev vardı. Bir baba, bir kız… Bir hayata konuktu uğrayanlar… Miroş’a gülümser, Hamdi Baba’yla evin diğer konuklarından sohbetler dinler, düşkün şiirler okur, güzel bir şarkı duyar, öyle giderlerdi. Biraz hüzünlenir ama… En çok hüzünlenir belki…
Sonra hep oradaydı Kara Kalem, ne zaman gitseniz o evdeydi. Bir şey deseniz hemen cevap verirdi.
O eve uğradıkça anladı çocuk Kara Kalem’in ona ne demek istediğini…
Kırgın kırgın gezindi durdu oralarda hep, ama diyemedi ki, anladım diyemedi…
Anladıkları yaşının çocukluğuna sığmazdı ki…
Demek istediklerine bir “anladım” yetmezdi ki…

Yorumlar

parka dedi ki…
Garip bir duygu bu
Ne nekadar önemli hayatımızda
Hep bir tarafımız eksik kalırken
Tamamı sorgulamamız
Garip bir duygu bu
Önem verdiğimiz ne kadar hayatımızda

Sevgilerimle

Ahmet