The Fall

Uzun bir aradan sonra dönüşümü bir sinema filmiyle yapacağım. “The Fall” 2006 yılında gösterime girmiş Amerikan yapımı bir fantastik drama filmi. Ancak filmi ne yazık ki o tarihte ülkemizde görme fırsatı bulamadık. Ve yine çok yazık ki ben bu muhteşem hikâyeyi birkaç gün önce görme şerefine eriştim.
“The Fall” Hint kökenli reklam ve klip yönetmeni Tarsem Singh’in kayda değer ikinci uzun metrajlı sinema filmi çalışması. Singh daha önce Jennifer Lopez ‘in başrolünü üstlendiği “The Cell” isimli fantastik bilimkurgu çalışmasıyla ismini duyurmuştu. Yönetmenin çok fazla işe imza atmadığı düşünülürse muazzam bir bütçeyle çektiği filmi “The Fall” için yapımcıları ikna edecek bir kabiliyeti olduğu ortada.
“The Fall” ın başrollerini ülkemizde ismini “Pushing Daisies” isimli televizyon dizisiyle duyuran Amerikalı genç aktör Lee Peace ve Romanya kökenli, bütün oyuncuların performansını gölgede bırakacak kadar yetenekli küçük bir aktris olan Catinca Untaru paylaşıyorlar.
Film siyah beyaz ve sessiz sinemanın çok popüler olduğu 20’li yılların ortalarında Los Angeles’daki bir hastanede geçiyor. Film çekimleri sırasında belden aşağısının felç kalmasına neden olacak bir sakatlık geçiren bir dublör olan Roy, sevgilisinin de onu terk etmesiyle hayatından tamamen vazgeçen ve ölmek isteyen bir gençtir. Hastanede geçirdiği sıkıntılı günler sırasında meyve toplarken ağaçtan düşen ve kolunu kıran beş yaşındaki küçük kız Alexandria ile tanışır. Roy Alexandria için fantastik bir hikâye uydurur ve bu hikâye küçük kızın da katkılarıyla günden güne gelişmeye başlar. Aralarında Charles Darwin’in de bulunduğu altı adamın fantastik maceralarını içeren hikâye giderek hem genç dublör için hem de küçük kız için gerçekle hayalin birbirine karıştığı bir masala dönüşür. Ancak Roy’un bu hikâyeyi Alexandria’ya anlatmasının çok farklı bir sebebi vardır.
Film görsel efektlerle bezenmiş bir sinema şöleni kadar maliyete sahip olsa da bütün şık ve renkli görüntüsüne rağmen hiç efekt barındırmıyor. Çekimleri dört yılda tamamlanan film için ne kadar emek harcandığı ortada. Ayrıca Lea Pace rolüne adapte olmak için iki ay çekim ekibinden ayrı bir evde yalnız başına yaşamış ve böylece kariyerinin en başarılı performansını gerçekleştirmiş. Küçük Catinca’ya gelince; dokuz yaşında olduğu halde beş yaşındaki bir kızı canlandırmakta olduğu kadar, İngilizceyi çok az konuşabilen Alexandria’yı seslendirmekte de bir o kadar başarılı. Öyle ki aktris bu filmde kendi döneminin meşhur oyuncuları Dakota Faning ve Abigail Breslin’in ödüllere aday gösterilen performanslarından çok daha iyisini sergilemiş.
Hikâyenin gerisini size anlatarak büyüsünü bozmak istemiyorum. Ancak çok başarılı sanat yönetimi ve duygusal öyküsü sayesinde, güzel renkler eşliğinde muhteşem bir öykü izleyeceğinizin garantisini verebilirim. Beş yaşındaki küçük bir kızın yaşamaktan vazgeçmiş bir adamın hayatını değiştirmesine şahit olacağınız film yıllarca aklınızdan çıkmayacak. Daha fazla gecikmeden filmi edinmenizi ve bir an önce izlemenizi tavsiye ediyorum. İyi seyirler...

Yorumlar