Bir Cümlenin ve Bir Portrenin İntiharı

"Bir intihar olayı okuyunca, insana buz gibi ter döktüren şey,
pencerenin demirlerinde asılı duran narin ceset değil, intihardan hemen önce o kalpte olup biten şeydir."


SIMONE DE BEVOIR (Güzel Görüntüler)

Çok uzaklardan bir zaman değil, bize zaman zamanlığıyla çok yakın da değil, sessiz ve derinden bile değil… Bir cümlenin ve bir portrenin intiharlarından hemen önce kalplerinde olup bitenini bilmediklerimize, o kalplerin görüntüsüne dair birkaç kelam…

Asıl adı Roman Kacew, takma adı Émile Ajar olan Fransız yazar, yönetmen, senarist, savaş pilotu ve diplomat Romain Gary 1914 yılında Litvanya’nın Vilna kendinde doğdu.

Gary, Fransa'da her yazara ancak bir kez verilen Goncourt Edebiyat Ödülü'nü, bir kez kendi adıyla bir kez de takma adla yayımladığı iki romanıyla iki kez kazanmış olan tek yazardır. Bunun dışında senaryolar yazdı ve iki film yönetti.

Hukuk mezunu olan Gary, kitap yayımlamaya başlamadan önce, II. Dünya Savaşı sırasında, Özgür Fransız Kuvvetlerine dahil olarak savaş pilotluğu yaptı ve bir süre de Fransız diplomatik servisi için çalıştı. BM Fransız Delegasyonu için sekreterlik de yapan Gary Fransa'nın Los Angeles başkonsolosu oldu.

20. yy'da Fransa'nın en üretken ve tanınan yazarlarından olan Gary eski eşi Jean Seberg'in 1979'daki ölümünün de etkisiyle, 1980'de, Paris'te bir silahla yaşamına son verdi. Emile Ajar'ın kendisinin takma adı olduğunu da intihar mektubunda açıkladı. Gary mektubunu şöyle bitirmişti:

"Çok eğlendim, teşekkür ederim. Hoşçakalın."



Gary’nin eşi, ünlü aktris Jean Seberg ise Amerika’nın Iowa eyaletinde doğdu. Kendisini keşfeden ilk yönetmen Otto Preminger’di.

İlk evliliğini yönetmen Francois Moreuill ile yapan aktris 1962 yılında kendisinden 24 yaş büyük Romain Gary ile evlendi. Gary'nin yönettiği Peru'daki Kuşlar ve Öldür adlı filmlerde rol aldı. Ancak 1969 yılların sonlarına doğru Meksikalı yazar Carlos Fuentes ile yaşadığı ilişki Romain Gary ile evliliğini sonlandırdı. Gary ve Seberg’in Diego isminde bir de oğulları vardı.

Seberg, FBI tarafından da takip ediliyordu. Fransız sinemasının Amerikalı aktristi bir Afro-Amerikan devrimci örgütü olan Kara Panterler'e açıktan destek veriyordu. Carlos Fuentes ile olan birlikteliğinden hamile kaldığını bilen FBI, doğacak bebeğin babasının bir zenci olduğu söylentisini yayarak, aktrisin Kara Panterler'e verdiği desteği önlemek istedi. Seberg yaşadığı bunalım nedeniyle erken doğum yaptı. Bir basın toplantısında ise bebeğin beyaz ve cansız bedenini gazetecilere göstererek dedikodulara son verdi.

Yaşadığı bunalımlı günlerden sonra depresyona giren Seberg film çevirmeye devam etti. Fakat sık sık başarısız intihar teşebbüslerinde bulunuyordu.1978 yılında Paris metrosunda bir trenin altına atlamaya çalıştığı söylendi.

Seberg sonunda ölmeyi başardı ve ölümünden 11 gün sonra 8 Eylül 1979'da Paris'in dışında bir yerde arabasının arka koltuğunda bulundu. Yanında boşalmış bir kutu uyku ilacı ve bir intihar notu vardı. Ölümüyle FBI'ın bağlantısının olup olmaması hep tartışmalı oldu. Bir Fransız gibi yaşayan Seberg Fransa’ya gömüldü.

İntihar notunda şöyle yazıyordu: “Beni affedin… Bu sinirle daha fazla yaşayamam.”

…Saçlarımı hep kestim, tutacak kadar kalmasın dedim.
Çünkü bir baş kaldırma ancak saçlarından tutulur…

TURGUT UYAR (Anneler Kaçar Gibidir)

"Ne değiştirebildiğin, ne yardım edebildiğin, ne de terk edebildiğin bir kadını sevmenin ne demek olduğunu bilemezsiniz…" diyen Gary ile...

Bu yazının kaynakçası http://www.wikipedia.org/ adresine aittir. Seberg’in filmografisine ve Gary’nin eserlerinin isimlerine buradan oluşabilir.

Yorumlar

mesed hanım. dedi ki…
Yazıyı okurken İngeborg Bachmann ve Sylvia Plath geldi aklıma.
İlginç,üzücü ve irdeleyici...

Gülten Akın' ın da başkaldırı ile ilgili böyle bir dizesini hatırlıyorum.'Bir başkaldırı ancak saçlarından tutulur.' diye kaldı aklımda.Ya da bu dize ortak bir alıntı.

Ölmeyi başardı...diye yazıyor ya yazıda, ölmeyi başarabilmek...
İrem Nas dedi ki…
Bu dizeler Gülten Akın'a ait sanılıyor ama öyle değil.Ölmek zor iş.Kişisel bir tercihe dönüştüğünde başarmak gerekiyor.
Adsız dedi ki…
Çekildi yaşanan hıçkırıklara, yaşanmayan düş kırıntılarımızla boğulduğumuz odaya. Düştü saat duvardan, telefon diye çevirdim yelkovanı: İmdat. Akrep soktu kendini. Çan sesleri, ezan sesleri, mart sesi, çatılarda kaldı gecenin gizi. Unuttum mektubun içinde boğulduğumu. Elveda.
kaan ince