Andre Breton - Nadja


Kimim ben? İstisna olarak, atasözü olmuş bir özdeyişe bakacak olursam, gerçekten de her şey, dönüp dolaşıp, sunu bilmeye dayanmaz mı? "Kiminle düşüp kalkıyorum?", "Arkadaşım kim?" İtiraf etmeliyim ki bu son sözcük, kafamı karıştırıyor, çünkü bazı varlıklarla aramda düşündüğümden de öte, daha özel, daha az kaçınılabilir, daha etkileyici, allak bullak edici ilişkiler oluşturmaya çalışıyor. Bu sözcük söylemek istediğimden de fazlasını soyluyor, ben daha yaşarken bana bir hayalet rolü oynatıyor ve besbelli ki bir kişilik olmam için, var olmaktan vazgeçmem gerektiğini ima ediyor. Sözcük, kullanıldığı bu temel anlamda biraz daha aşırılıkla ele alındığında, varlığımın nesnel belirtileri olarak algıladığım şeylerin ki bunlar enikonu kesinleşmiş belirtilerdir, bu yasamın sınırlarında olup bitenlerden başka bir şey olmadıkları, gerçek alanını hiç mi hiç tanımadığım bir hareket içindeki belirtiler olduklarını anlatmak istemektedir bana. Dış görünüşüyle olduğu kadar bazı olağan zaman ve yer olgularına koru körüne boyun eğmesi gibi geleneksel bazı yanlarıyla "hayalet"in kafamdaki temsili imgesi, benim için her şeyden önce ebedi olabilecek bir iç sıkıntısının, bir acının yetkin imgesiyle eşdeğerdedir. Yaşantım bu tür bir imgeden başka bir şey olmayabilir ve ben bir şeyler keşfetmekte olduğum kuruntusu içindeyken, gerisin geri başladığım noktaya dönmeye, aslında çok iyi tanımış, bilmiş olmam gerekeni tanımaya çalışmaya, unutmuş olduklarımın küçük bir bölümünü öğrenmeye mahkûm olabilirim. Kendi üzerime bu bakış, beni, peşinen ben'in üstünde varsaydıkça, zamanla uzlaşmasına, zamanla uyum sağlamasına hiçbir neden olmayan düşüncemin iyice biçimlenmiş şekline, keyfi olarak, bir önceki düzlem içinde yer verdikçe, bu aynı zamanın içine, telafi edilmez bir kayıp, bir ceza ya da bir düşüş düşüncesi katar ki, bu düşüncenin ahlaksal temelden yoksun olduğu, bana göre, hiçbir tartışma götürmez. Önemli olan, şu geçici dünyada, kendimde ağır ağır ortaya çıkardığım özel becerilerin, bana özgü olacak olan ancak bana verili de olmayan genel bir beceri arayışı içinde beni avutmadığıdır. Kendimde var olduğunu bildiğim her türlü beğeninin, hissettiğim eğilimlerin ve yakınlıkların, boyun eğdiğim çekimlerin, başımdan gecen ve sadece benim başıma gelen olayların ötesinde, kendimi yaparken gördüğüm bir sürü hareketin, sadece ve sadece kendi hissettiğim heyecanların ötesinde, diğer insanlara oranla, beni onlardan ayıran şeyin nereden kaynaklandığını değilse de, bunun nenin nesi olduğunu öğrenmeye çaba gösteriyorum en azından. Bu farklılığın bilincinde olduğum ölçüde, bu dünyaya, tüm diğerleri arasına ne yapmaya geldiğimi, ne mene bir biricik mesajın taşıyıcısı olduğumu, bunu iyi mi yoksa kotu mu bir geleceğin beklediğini, kendi başımı ortaya koyarak, gözlerimin önüne seremez miyim?

(Nadja, Andre Breton, Çev. İsmail Yerguz, Mitos Yayınları)

Ferit Edgü’nün önsözüyle, eserin “e-kitap” haline buradan ulaşılabilir.

Yorumlar