Sır Üstüne...

Sizin sırrınız olan bir şey bir başkası için asla bir “sır” kadar önemli olmaz. 

İnsan bencildir, her durumda istese de istemese de kendini kayırır. İstisnasız kendininki kadar önemli bir sır taşıdığını bildiği birine sırrını verir. Sonra da bunun adını ona güvenmekle ilişkilendirir. Güven kadar bencilce sınırlandırılmış pek çok şey biliyorum. Bunlardan birine de “inanç” deniyor. Her neyse, bu başka bir mevzunun içeriği…

Birine sır vermek karşılığında kayıtsız bir teslimiyet alma ihtimali çok cezbedici bir şeydir. Sırrınızı verdiğiniz o biri, sizin ona güvenmeniz karşılığında size "güven" duyacak,  büyük olasılıkla o da size bir sırrını verecektir. Size verdiği sır sizin ona verdiğiniz sırrın önemiyle şüphesiz doğru orantılı bir değerde olur. Bu önem kestirilemeyen bir şey olduğundan karşınızdakinin algısına bağlı olarak bir orantı kurulur. Bu yüzden aldığınız sırrın da verdiğiniz sırrın da hayal kırıklığı yaratması büyük bir başka olasılık. Bu aşk gibi bir şey; bir taraf kesinlikle daha çok sever.

Kısacası kimse kendisine önemli gelen bir sırrın ağırlığını taşıyabilecek kadar güçlü değildir. Bu sır bana ait olsaydı kesinlikle onu vermekten çekinirdim, diye düşünülmesine fırsat kaldığı anda verilmiş sırrınızı unutun. Sizin için ne kadar büyük veya küçük olduğunun önemi yok. Önemli olan karşınızdakinin buna nasıl bir değer biçtiği.

Asla bir insanın sır taşıyabileceğine inanmadım. Bu yüzden hiçbir sırra bir diğerininkinden daha büyük bir değer atfetmedim. Bu da bütün sırları hem gizlemeyecek hem de paylaşılamayacak kadar önemsiz kılldı. Yine de  onlara değer biçmemeyi seçmeye çalışmam değersiz yahut değerli oldukları anlamına gelmez. Sırlar ağırdır...

Neye inanmak istiyorsunuz ve neye inanıyorsunuz? İnanmak istediğiniz şeyle inandığınız şey arasında bir ufuk çizgisi var. Sırların paylaşılması ve paylaşılamaması arasındaki çizgi gibi... Tercihlerin bencillikle ilişkisinde olduğu gibi...

Karşınızda kayıtsız bir teslimiyet ya da bir sır arıyorken kendinizi kayırıyorsanız, sizin için önemli olan ancak herkesin bildiği bir şeyden sırrınızmış gibi bahsetmeyi deneyin. 

Bakalım vicdanınız size bir sır verecek mi?

Vicdan: Neyse ki herkes bu numarayı yutacak kadar aptal değil. Neyse ki ben bütün korkak zekileri korurum. Tada, diyorsa sizi deniyordur, yemeyin.

 (Fa Yeung Nin Wa (2000) Wong Kar-wai - Tony Leung as Chow Mo-wan and Ping Lam Siu as Ah Ping)


Chow Mo-wan: - Eğer birinin kimseyle paylaşmak istemediği bir sırrı varsa ne yapardı biliyor musun?

Ah Ping: - Hiçbir fikrim yok.

Chow Mo-wan: - Bir dağa çıkar, bir ağaç bulur ağacın üzerine bir delik açar ve sırrını o deliğe fısıldardı. Ve onu çamurla örterdi. Böylece sır orada sonsuza kadar kalırdı.

Ah Ping: - Ne acı! Gidip yatacağım.

Chow Mo-wan: - Herkes senin gibi değil.

Ah Ping: - Ben sadece ortalama bir insanım, senin gibi sırlarım yok. Sen hislerini saklarsın! Bana bir şey söyle!

Chow Mo-wan: - Benim hiç sırrım yok.

Ah Ping: - Söylesene, dostum! Kimseye söylemem.

Yorumlar