(The
Raven (2012) James McTeigue - John Cusack as Edgar Allan Poe)
Bazen öyle söylemen gerekir, öyle davranman gerekir,
öylemiş gibi yapman gerekir. Bu mevzuyu defalarca deştik senle. Deşmedik aslında
öyle; üstüne bastık geçtik. Biz üstüne basıp
geçip durunca da gömülüp gitti. Hiçbir şeyden çekmedi, nasırdan çektiği kadar
Süleyman Efendi’yi anladım. Ki sen bilirsin benim canım tatlı değildir. Ama sağ
ayağımın küçük parmağına gömülen -mış gibi nasırı beynime beynime yürümeye
başlayınca dayanamadım. Ben de bilumum lanset, enjektör iğnesi ve pens isimli
poliklinik gereçleriyle geleneksel bir operasyona giriştim.
Bir süre sonra gerçekten düşündüğüm şeyle öyleymiş
gibi yaptığım şey arasındaki farkı ayırt edememeye başla®dım. Çirkin yaratıldığımdan
bile müteessir olmazdım. Yazık olurdum. Anesteziye bağışıklık kazanmam, nasırımı
ne kadar keseceğimi bilmeyişin, ne kadar ağrı çektiğimi bilmeyişinden neremin
ne kadar hasta olduğunu izah edemeyişim filan falan derken sonuç: Bir nasırım
var ama bir ağ ayak serçe parmağım yok, o kadar. Oyna oyna nereye kadar?
(Jane
Eyre (2006) Susanna White – Ruth Wilson
as Jane Eyre and Toby Stephens as Edward Fairfax Rochester)
Ruth Wilson’a neden Jane Eyre oldun diye sorasım
gelmedi değil mesela ama niye öyle oldun diye sorulacak kişiymişim gibi nasıl yapayım
ben şimdi. Çok sevdiceğim John Cusack Edgar Allan Poe olacakmış nitekim, niye diye
sorar mıyız? Hayır der miyiz Adele’in hem fazlasıyla kendi hem çok nikotinli
sesi güzeldir diyene? Günde kaç kere Koop Island Blues dinliyorsun diye sor? Bana
başka bir soru sorsan da sana Koop Island Blues gönderirim. Bu dünya diye bir
yer yok. Ben öyle küçük şeylerle mutlu olacak biri değilim zaten bu dünya da
olacaksa. Şurada bahsini ettiğim takım elbise benim çobanım oldu mesela dünya on yıl
farkla bile bu kadar küçük kalacaksa.
Ben küççükkene, çok da küçük sayılmazdım. Her hafta
biri olurdum. Ben peynirli böreğim, peynirim eridi bak, olurdum. Constanza
olurdum. Kocamın bestelerini açlıktan üç altına satardım. Salman Rüşdi’nin
kara köpeği olur hiç havlamazdım.
Yeni açılan akvaryumu görmeye giden çocukların
neşeli olmalarından mütevellit gözyaşlarımı tutamadım.
Söyle bakayım, bu hafta ben kim olayım?
Yüzüne tükürmeyim di mi? Gelsin öpeyim.
Bak hiç unutmuyorum, hiç!
Parmağım da duruyor nasır da sanırım, emin değilim.
Parmağım da duruyor nasır da sanırım, emin değilim.
Yorumlar
dehşetlere düşürerek, baktım beni ürkütüyor,
hızla çarparken yüreğim, tekrar ederek sürekli
dedim bu misafir artık, içeri girmek istiyor,
bu davetsiz yeni konuk, içeri girmek istiyor
evet hepsi bu kadardı başka izah istemiyor."
kuzgun, edgar allan poe
çok severim İrem. Her Kuzgun' da aklıma Yasemin Mori düşer. Niye bilmiyorum.http://fizy.com/#s/1ltnmm
Jane Eyre' i bu yıl okuma şansım oldu.Daha çok geçiştirmeydi. Daha iyi baskılarını bulmayı umuyorum. Filmini izleme zamanım geldi sanırım :)
Bir de bu iki güzelliği can sıkıntısıyla açtığım bilgisayarın ekranında bulmam bana iyi bir rüya kurduracak. ne iyi ettin.
"Ben küççükkene, çok da küçük sayılmazdım. Her hafta biri olurdum."
"Yeni açılan akvaryumu görmeye giden çocukların neşeli olmalarından mütevellit gözyaşlarımı tutamadım."
Son olarak Adele Lovesong' u söylüyorken bütün perdeler açılıyor. Korkuyorum.
selamla...
Jane Eyre'nin birçok sinema uyarlaması var, bakalım kitap kadar sevecek misin.
Ama Bronte kardeşlerden favorim Uğultulu Tepeler'dir, aklınn bir köşesinde bulunsun.
Sevgiyle,