Cins



“İnsan ruhu engin bir denizdir diye bir halt tanıdım. İçemeyiz bu deniz çok kabuklu diyen bir zat tanıdım. Bir akşamın üstünde buluşmak için sözleştik. Denizden onun annesi, benim babam çıktı; oturduk yedik. Sonra da gidip kustuk.”

“Ne şimdi bu? Niye yazdın bunu?”

“Sanane, yazdım işte.” 

“Mutsuz musun sen? Bak ben bir şey okudum. Mutsuzluğun pozitif yanlarından bahsediyordu. Mutsuzsun sen. Evet, evet öylesin.” 

“Ben mutsuz filan değilim. Hem öyle olsam sana ne zararı var?”

“Bir şey demedim. Bence bir sakıncası yok.”

“Yok mu? Mesela ben başka da bir şey olsam bir sakıncası olmaz mı? Mesela ben cins biri olsam… Ama sonradan değil yani mesela ben hep cins biriydim. Sonra ben cinsim diye kızıp beni değiştirmeye çalışır mısın?”

“Ne diyorsun sen be. Ben seni 10 senedir tanıyorum. Sen 10 senedir cinsin tekisin zaten. Haha, şuna baksana. Bu kadınlar niye böyle geziyorlar. Her şeylerinin üstünde bir fiyonk var. Fiyonklu donlar, fiyonklu sutyenler, bluzlar, etekler, pantolonlar… Erkeklerin üstünde hiç fiyonk gördün mü? Bu kadınların hepsi hediye paketi gibi… Moda mı bu?”

“Hıhı. Kadınlar kendini nimetten saysın diye geliştirilmiş bir pazarlama stratejisi.”

“Kim çıkarmış?”

“Ne bileyim, uydurdum. Cemil İpekçi olur mu?”

“Olmaz o. Sen bildiğin cinssin.”
 
“E ne olacak şimdi?”

“Cins.”

Yorumlar

Elif Gizem dedi ki…
ilginç yaklaşımlar...