(In Search of a Midnight Kiss
(2007) Alex Holdridge – Scoot McNairy as Wilson & Sara Simmonds as Vivian)
“Evet, kadın ayakkabılarına rastlıyordum. Topukları kırılmış, yüksek
topuklu ayakkabılara... Ya da bebek ayakkabıları ve iş ayakkabılarına… Ama hep bir
tek ayakkabı var. Bu benim çok ilgimi çekiyor. İnsan ayakkabısının tekini nasıl
kaybeder ki,” diyen bir kadının In Search of a Midnight Kiss isimli filmde
bahsettiği projesinde (http://www.thelostshoeproject.com/) ayakkabının kayıp tekini buldun mu yaşadın.
Before Sunrise’a onbeş basacakken,
Before Sunset’in varlığına armağan edilmiş talihsiz film… Filmin afişinde
Before Sunset’i yapan bunu da yaptı diye kör gözüne parmağım edilecek, o yüzden
bakma… Bir an bile Celine olmayı düşlemiş kadınlardansan daha da bakma. Siyah-Beyaz Los Angeles’a ve eşleri kayıp ayakkabılara bak. Bütün kadınlar bir anda
Celine’den tiksinebilsin diye kimse sofistike cümleler kurmuyor. Bütün kadınlar
bir anda Lorna’nın Sessizliği’ni sevebilsin diye herkes çoklukla susuyor. Bazı filmler kadın kadın, bazıları adam adam kokuyor.
Artık filmler hakkında bir şeyler
söyleyebilmem zorlaştı. Artık birileri hakkında bir şeyler söyleyebilmem de
korlaştı sanmıştım ki rüzgâr az geldi. O yüzden kimse pişmedi. Herkesi çiğ çiğ
yemek zorunda kaldım. Bütün kusmaların susmalardan sebep olmadığını, tek
sorunun iyi pişmemiş insanlar olduğunu anlamamla dişlerinin arasında çiğ çiğ
gevelenmem aynı döneme rastlar.
Zaten bir şeyler zorlaşınca
vazgeçmek âdetini çok severim.
Çocukken rüyamda babamın bozuk
para koleksiyonundaki paraların devleşerek üstüme yürüdüklerini ve beni boğmaya
çalıştıklarını görürdüm. Bazen de arka bahçemizdeki erik ağacı Yüzüklerin
Efendisi’ndeki Entler gibi yürüyüp gelirdi. Kamyon lastiğinden salıncağımız
vardı, sallar gelirdi. Sen gelmezdin. On üç yıldır kullandığım, Gregor Samsa
görünümlü, siyah akik taşlı, küçük, gümüş bir küpem vardı. Bir eşi hiç olmadan
bir eşi hiç olmamış bir kadının hediyesiydi. Geçtiğimiz hafta kaybettim. Dün
bütün gece rüyamda üstüme yürüyen Gregor Samsa görünümlü eşsiz küpeler gördüm. Küpemi
bulsana dicektim.
Cumartesi günü parmaklarımı kesme
günümdür sonra. Yine bıçak kaçtı.
Bande à Part izlemeden böyle dans edebilsek; sürsek ehliyetim olmadan Nebahat. İçsek şurada bıçaklarını sallarlar. Değil mi ki şimdi bu ülkenin oto-krat havası senin arabanın lastiğinde var?
Unutulmayan olsalar var, 2 Temmuz
olmadan...
…
durmadan taşırdım yanımda üç şeyi
iri çakıl tanelerini, çatlamış bir narı
bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
ipekten
çalınmış
umutlarla taşırdım
ah sevgilim derdim, ölüm
ne kadar çoktu yaşadığımızda.
iri çakıl tanelerini, çatlamış bir narı
bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
ipekten
çalınmış
umutlarla taşırdım
ah sevgilim derdim, ölüm
ne kadar çoktu yaşadığımızda.
…
(Unutulmayan/Behçet Aysan)
Gitsem değil mi ben ya...
Gözlerinden öperim.
Gözlerinden öperim.
Yorumlar
pazartesi benim beynimi kesme günümdür . hep bakışıksız bir hayatı yaşadığımızdan oluyor bunlar . özür daldım yourumla sayfana .güzel yazı eline sağlık .