Bugün bayram.
Gözlerinden öpmek
istediklerim oldu ama göz öpülebilen bir şey değildir. Geçen bayram 9 yaşındaki
bir çocuğun gözünü öpmeyi denedim, olmadı. Başka çocuklar bayramda elini öptü diye
senin çocukluğun gitmez ama gider sanıyorsan gözünü öptür. Yine de göz
öpülebilen bir şey değildir.
Ve yine de gözlerini
öpmek istiyorum.
Çocukken eşyalarımı hiç
kaybetmezdim. Hala da kaybetmem. Bundan 21 sene önce çok lira bayram harçlığı
topladığım yeşil çizgili cüzdanım bile çantamda hala durur mesela. O zaman
ekmek 1.200 liraydı. Bir daha hiç o kadar çok bayram harçlığım olmadı. Bayram
harçlıklarımı başka çocuklara verdim. Annemin ve babamın onları başka çocuklara
vermemem konusunda beni ikna etmeleri uzun sürdü.
Bir şeyin benim olması
için acı çekmem gerektiğine inandığımda yedi yaşımdaydım. Sonrasında hiçbir
şeyin benim olmasını çok istemedim. İstemiş gibi yaptıklarımı bile acı çekmenin
dahi bedelini ödeyemeyeceği şeylerden seçtim. Ki yine benim olmasındılar. Canım
hiç tatlı değildir. Gidip kusmam gerekmiyorsa bir yerimin ne kadar ağrıdığını
bile bilmem.
Başlarken aklımda on bir
yaşım ve kuklalar vardı.
Kazandığım ilk para 30.000
liraydı. Yumurtadan üç kukla yapıp satmıştım. Yumurtaların altından ve üstünden
yorgan iğnesiyle iki delik açarsın. Bunu yaparken yumurtaları kırmamaya özen
göstermen gerekir. Yukarıdaki delikten üfleyerek yumurtaların içini aşağıdan
boşaltırsın. Yumurtaların yüzeyini boyadıktan sonra verniklersin ki kolay
kırılmasınlar. Yumurtanın deliklerini de ipler ve şapka gibi aksesuarlar için
kullanırsın. Çocuklar yumurtadan kuklaları çok severler. Kukla deyince aklıma
önce Craig gelir, sonra La Double Vie de Veronique. Kazandığım ilk parayla Sütaş’ın
cam kaseli yoğurdunu almıştım.
Eşyalarımı kaybetmemem bir
şeyleri asla kaybetmeyeceğim anlamına gelmedi. Benim olmayan o kadar çok şey ve
kimse kaybettim ki, bunu anlamam eşyalarımı kaybetmediğimi fark etmemle aynı
döneme rastlar. Yine çocuk sayılırdım.
Bazı şeyleri kaybetmen
gerekir. Alışman da gerekir buna. Bu seni vazgeçilmezlikten ve vazgeçmezlikten
korur. Hiç kimse ve hiçbir şeyin vazgeçilmez olmadığı fikrine alışırsın. Bir
gün hiç kimse olmayabilir, sen hiç kimse olabilirsin. Kimse olmanın ne olduğunu
düşünüp, benim kimsem olsana diye sarılacağın başka kimseler arayabilirsin
yazık. Kimse olmanın ne olduğunu düşündüğünde kendini sahiplenmelisin, der
annem.
Herkes kendinden
taraftır. Ama kendinden taraf olurken, başkalarının kendi taraftarlığını
unutma. Sadece o zaman başkaları için bir şey yaptığına inanabilirsin, demişti bir
başkası.
Bugün içim salkım
saçak, çocuk var, öpülesi gözler…
Yorumlar