Keşke bu şiiri ben yazsaydım
diyeli bir buçuk yıl, bu kadını çizeli bir yıl, diğer kadını çizmeyeli yarım
yıl geçti. Bunları koyduğum defter arasını çeyrek yıl içti. Tabur görünümlü
nizamsız el yazımın, tek çizgili karalamalarımın üstünü babam biçti. Bana
kurulacak cümlelerin yılları bekleme huyuna istinaden ağzımdaki baklalar ıslanmayı
seçti.
Senin kendi dilin var, bırak
başkalarının ağzını dediklerinden beri dilimi cebimde taşıyorum.
Çocukken dilimi yutmaya
çalışmamın, büyüdükçe kocaman laflar etmemin, o lafları ağzımda şişirerek
çiğnememin, çok üzülmemin, çok üzülmeyi çok saklamamın hepsini başkalarının
ağzı tuttu. Bense o esnada sokaklardaki bütün tabelaları, televizyondan geçen bütün
alt yazıları defalarca okuyordum… İlgisiz
metinlerin, neon ışıklı kalabalık harflerin içinde anlamlı cümleler arıyordum.
Sanırım bu yüzden şimdisinde kusursuz bir hızla tekerleme söyleyebiliyorum.
Sola Sola Solaryum, Tür Tür
Traktör, Kekemelodi Kekemelik Merkezi, Gör Beni Göreyim Seni Gören Evler…
(Bunları Sakarya’da okudum. Serdivan göbeğindeki bir kavşakta bu tabelaları ve
otobüs üstündeki reklamları görebilir, arzu edersen sen de anlamlı cümleler
arayabilirsin. İstersen bunlarla akrostişli şiir bile yazabilirsin.)
Başkalarının benim yerime konuşan
ağızları kendiminkinden daha büyük görünür. Hep utanırım, çok utanırım. Başkalarının
senin yerine konuşması, çiğnedikleri yemekleri ağızlarından çıkarıp sana
vermeleri gibidir. Sana bir tek yutup sindirmek kalır ki kusmazsan. Üstelik bunu
pek az insan iğrendirici bulur, gördün mü? İnsanın kendini konuşmasından daha
kolaydır çünkü. Çünkü kuryemiş tabağının dibindeki beyaz leblebileri yemeye çalışırken dişini kırdığın aklına gelebilir.
Başkalarının yerine çok çiğnedim,
sindirdim, iğrendiğim oldu ama kusmadım. Hep çok doğru çiğnediğimi söylediler. Yine
de ağzını göstererek, şapırdatarak yemek yemek iyi bir şey değil.
Oysa ben bu gece yazmakla ilgili büyük
kelamlar edecektim.
Hem insan yazamaz çok mutluysa,
çok mutsuzsa, umutsuzsa, diyecektim. Yazmak hep o öleyazmak eşiğinin ince işi.
Bir adım sonra ya batacaksın, ya çıkacaksın yürümelerinin işi… Yazmak o arada
kalmışların geçiş fişi… Hem başkaları
anlasın diye yazarken de konuşurken de kendi dili olmaz insanın.
Öyle diyecektim.
Yazdıklarımın içinde başkalarının
kurduğu cümleler bulduysan belki onlar senindir.
Yorumlar