Ünlü İngiliz Edebiyatı profesörü John Ronald Reuel Tolkien’in muazzam eseri
“Yüzüklerin Efendisi” üçlemesinin ön hikâyesi olarak bilinen “Hobbit” yine bir
sinema üçlemesinin ilkiyle karşımızda.
Yeni
Zelandalı yönetmen Peter Jackson’un bol ödüllü sinema uyarlamalarıyla vücut
bulan fantastik romanların piri “Yüzüklerin Efendisi” kısa zamanda kült bir
sinema efsanesine dönüştü. Peter Jackson, ona hayatının dönüm noktasını yaşatan
ve hayranı olduğu bu eserin doğum sancılarının izlekleriyle dolu “Hobbit”i de
sinema filmine uyarladı. Aralık ayının ikinci haftasında gösterime girmesi
planlanan film henüz vizyona girmeden bütün hayranlarını heyecanlandırdı.
Peter
Jackson’a Yüzüklerin Efendi’sini çekerken, üçlemenin başlangıcı sayılan Hobbit’i
uyarlamamasının nedenini sorduklarında Jackson; Hobbit’in basit bir öykü
olduğunu, Yüzüklerin Efendisi’nin ise adaptasyonunun zorluğuna rağmen daha
tatmin edici bir nitelik taşıdığını bildirmişti. Ancak beklenmedik bir kararla
daha basit bir hikâye olarak nitelendirdiği, tek kitaplık Hobbit’i bir üçleme
halinde beyazperdeye sunmaya karar verdi. Birçok finansal sıkıntı, şirket ve
telif politikaları yüzünden uyarlamadan uzak duran Jackson, Yüzüklerin Efendisi
üçlemesinin tamamlanmasından iki yıl sonra, 2007 yılında Hobbit ile
ilgilenmediğini çünkü hikâyeyi Yüzüklerin Efendisi kadar iyi bulmadığını tekrar
belirtti. Böylece proje Tolkien’in başka bir hayranına, Meksikalı yönetmen
Guillermo del Toro’ya teslim edildi. Toro’nun senarist grevleri ve ekonomik
nedenlerle projeden vazgeçtiğini duyurması üzerine Jackson beklenmeyen bir
hamle yaparak projeyi geri aldı. Toro, uyarlamadan vazgeçse de ismi Peter
Jackson’un eşi Fran Walsh’la birlikte Hobbit’in senaryosunda yerini aldı.
Proje’nin
Jackson’a geçmesi sadece eserlerin hayranlarını değil, Yüzüklerin Efendisi’nin
sinema filminde rol alan oyuncuları da çok heyecanlandırdı. Oyuncuların hemen
hepsi Hobbit’te de yer almak için çok istekli davrandılar. Rivayete göre
aralarında ücret talep etmeyenler bile oldu. Hatta Yüzüklerin Efendisi’nde “Elf”
ırkından Legolas isimli karakteri canlandıran Orlando Bloom’un filmde yer almak
için ısrar etmesi üzerine, Legolas için Hobbit’te yeni bir rol yazıldı. Jackson
üçlemenin eski kadrosuna yeni eklenenler dışında müdahale etmemeye özen
gösterdi.
Yüzüklerin
Efendisi’nin 8 yılı bulan hazırlıkları ve çekimi sırasında Yeni Zelanda’da
kurulan stüdyolar binlerce Yeni Zelandalıya iş istihdamı sağlamış, ülkedeki
sinema sektöründe ve turizmde patlamaya yol açmıştı. Ancak Jackson bu defa
çekimlerin büyük kısmını İngiltere’deki Pinewood stüdyolarında yapmayı tercih
etti. Yeni Zelanda Başbakanı John Key, Hobbit’in çekimlerinin İngiltere’ye
kaydırılmasını ülkesi için bir trajedi olarak nitelendirip, Jackson ve sendika
arasında arabuluculuk yapmaya niyet etiyse de, yönetmen 266 gün süren
çekimlerin çoğunu İngiltere’de gerçekleştirdi.
Yüzüklerin Efendisi’nin Âdem ve Havva’dan çok daha öncesini anlatan meşhur “Orta Dünya” hikâyesi kitleleri peşinden sürüklerken kült bir hikâye olmayı layıkıyla başardı. Peki, onu bir külte dönüştüren neydi? Tolkien’in destansı hayal gücü, kaynağını nereden alıyordu?
Tolkien’in eserlerini hem I. hem de II. Dünya Savaşı’nda yer almış bir askerken yazması nedeniyle savaş sahnelerini iyi kullandığı, Hıristiyanlık dininin öğelerini çok iyi bildiği gibi iddialar geçerliliğini koruyor olsa da en önemlisi Tolkien’in bir edebiyat profesörü olmasıydı. Profesör, mesleği dolayısıyla Avrupa destanlarına, mitlerine ve efsanelerine oldukça hâkimdi. Bu yüzden deha şöleni eserinin kaynaklarını en çok bu destanlar oluşturdu.
Hobbit ise
rivayete göre Tolkien’in çocuklarına ünlü İngiliz destanı Beowulf’u
anlatabilmek için kurguladığı bir çocuk hikâyesiydi. Tolkien bile öngörülemez
bir başarıya ulaşan Hobbit’in henüz destan üçlemenin doğum sancılarını
taşıdığını bilmiyordu. Geatler’li cesur asker Beowulf’un, Grendel isimli bir
canavarla mücadelesini anlatan anonim destan yıllar boyunca birçok edebiyat
eseri ve sinema filmine esin kaynağı olduysa da hiç biri Tolkien’in Hobbit’i ve
Orta Dünya uyarlamaları kadar yankı uyandırmadı.
Hobbitlerin
yemek ve eğlence kültürü, Elflerin ölümsüzlükleri, değerli taşlara, takılara ve
silahlara yüklenen güç simgeleri, kadına verilen değer, savaş borularının
önemi, Orta Dünyalıların yapay dilleri, ağaçlara ve bitkilere yüklenen insani
güçler gibi birçok imge şüphesiz dünya destanlarından özellikler taşıyor.
Bunlara Yunan Mitolojisi’nin ve dini kitapların etkisini de eklemek olası. Elbette
ki bunları harmanlamak da Tolkien’in muazzam dehasının işi…
Orta Dünya
sakinlerinde Türk kültüründen izler bulmak da mümkün. Yüzüklerin Efendisi’ni
Metis Yayınları’ndan çıkan baskısıyla dilimize kazandıran Çiğdem Erkal İpek, Elf
ırkının kullandığı kurmaca Rün alfabesinin Orhun yazıtlarında kullanılan
Göktürk Alfabesi’yle birebir özellikler taşıdığını belirtmiş, çeviri sırasında Divanü Lügati't-Türk’ten
faydalandığını söylemişti. Çevirmen, Tatar ve Kazak Türklerinin kullandığı
kelimelerin bazılarının eserde yer almasının dikkatini çektiğini, vurgulamıştı.
İpek’e göre Tolkien’in Türk destanlarına da aşina olduğu gözlenebilir.
Dünyanın öncesindeki dünyayı hayal edenler için Yüzüklerin Efendisi bulunmaz bir düş nimeti. Hobbit’in sinema uyarlaması da bu kusursuz destanın doğumunu görmek isteyenler için yeni bir pencere sunuyor. Peter Jackson’un Yüzüklerin Efendisi’yle kendini kanıtlayan görsel dehası, seyircisine mükellef bir seyirlik şöleninin garantisini veriyor. Bize de dokuz yıl aradan sonra yeniden merakla Orta Dünya’nın kapılarını aralamak düşüyor.
Yorumlar
hobbit ise tamamen ayrı bir efsane
ve jackson'ın kitabı filme uyarlama kabiliyeti
ben beğendim