Astrolojiye Olan İnancınızı Sorguladınız Mı?

Bu satırları size yılardır astrolojiyi öğrenmeye çalışan, astrolojiye inanan ancak içine girdikçe inancını kaybeden biri olarak yazıyorum.

Google’da “astrolojiye neden inanmamalıyız?” ya da “astroloji bilim midir?” şeklinde ufak bir arama yaparsanız astrolojiyi çürüten pek çok yazı okuyabilirsiniz. Evet, yazılanlar kesinlikle doğrudur; fakat bu yazıların çoğu astrolojiyle ilgilenmeyen ve işin bilim boyutuna yönelen insanlar tarafından yazılmıştır.

Yazıların hitap kitlesi de astrolojiyi çok iyi bilmeyen ama güneş burcuna göre gazetelerdeki günlük, aylık, yıllık yorumları takip eden burç severlerdir. Astrologlar bunlara gülerler ve haklı olarak karşı argüman üretecek pek çok şey bulurlar.

Eğer İngilizceniz varsa dört başı mamur, daha kapsamlı, gerçekten astrolojiyi öğrendikten sonra çürütme yoluna giden bilim insanlarından iyi makaleler okumanız mümkün.

O yüzden ben size Barnum Effect’den, Ivan W. Kelly ve Geoffrey O. Dean’in astrolojiyi çürüten deneylerinden, kişiliklerin on iki burca indirgenmeye çalışılmasından (ki astroloji insanları kesinlikle on iki burca indirgemez) ya da gezegenlerin kütle çekim etkisinden bahsetmeyeceğim. Dediğim gibi, bunu astrolojinin bilimsel olmadığını ispatlayan pek çok yazıda okuyabilirsiniz.
Ben size astrolojinin doğru olduğunu varsayarak cevap alamadığım bazı sorulardan bahsedeceğim.
Doğum saati çok önemli ama doğrum saatim neye göre doğru?


Astroloji hesaplamalarında doğum saatiniz ve doğduğunuz yerin enlem-boylam dereceleri son derece önemlidir. Doğum saatinizi bilmiyorsanız tek başına güneş burcunuzu bilmeniz hiçbir işe yaramaz. Doğrum haritanızın çıkarılabilmesi için ve on iki burçtan birine indirgenmemeniz için bu bilgiye ihtiyaç vardır.  

Astrologlara göre saniyeler bile doğrum haritanızdaki etkileri değiştirebilir. Zaten birkaç dakika arayla doğmuş ikizlerin ya da aynı gün, aynı saatte ve aynı enlem-boylam derecesinde doğmuş kişilerin farklı kişiliklere sahip olmalarını ve farklı hayatlar yaşıyor olmalarını da böyle açıklarlar.

Peki, doğum saatiniz neye göre doğru? Hatta soruyu şöyle sormak gerekir: Tam olarak ne zaman doğmuş kabul ediliyoruz?

Doğum saatiniz not alınırken hastanenin duvarındaki saate mi bakıldı, hemşirenin kolundaki saat mi dikkate alındı? Bu saatlerin tamı tamına doğru olduğunu nereden bileceksiniz?

Ya da doğmuş kabul edildiğimiz an hangisi? Annemizin rahminden başımızın göründüğü an mı, göbeğimizin kesildiği an mı? Artık pek çok insan sezaryenle doğum yapıyor. Sezaryen doğumu normal doğuma göre saniyeler süren bir süreç. Bu süreçlerin hangi anında doğmuş kabul ediliyoruz?

Üstelik pek çok inanca göre anne rahmine düşmüş bir bebek dünyaya gelmiş kabul edilir. Kişilik anne karnında şekillenmeye başlar. Peki ya astroloji buna göre doğruysa? Ya bütün hesaplamaların aslında ana rahmine düştüğümüz an yapılması gerekiyorsa? Anneden tamamen ayrıldığımızda bizi etkileyen gezegenlerin annemizin karnındayken bizi etkilemediğini nasıl söyleyebiliriz?

Ayrıca erken ya da geç doğan bebekleri ne yapacağız? Örneğin ben yedi aylık doğmuşum. Ama astrologlar doğduğum tarihi doğru kabul etmem gerektiğini söylüyorlar.

Astrolojinin en önemli belirleyici olan bu doğum saati sorusuna cevap aradığını hiç sanmıyorum.

Zira milyonlarca insanın doğrum haritasını çıkaramayabilecek olmak muhtemelen hiçbir astroloğun işine gelmez.

Astrolojik Öngörüler Neden Gerçekleşmez?


Astrolojiye göre gezegenler sürekli hareket ederler ve doğum haritamızdaki konumlarına göre zaman içinde tekrar etkileşime girerek hayatımızdaki olayların benzerlerini bizlere yaşatırlar. Bunlar astrolojik transitler olarak adlandırılır. Astrologlar da bu transitlere dayanarak öngörülerde bulunurlar.

Bazı astrologlar bu transitlerin size potansiyel fırsat ve zorluk zamanlarını söylediklerini, gelecekten haber veremeyeceklerini iddia ederler. Bazıları ise ciddi ciddi kehanet yorumlarında bulunurlar.

Doğum saatimizden emin değiliz. Haliyle transitlerin de doğru hesaplanabildiği söylenemez. Kaldı ki doğru hesaplandığını varsayalım. Farklı astroloji ekolleri farklı hesaplama teknikleri kullanırlar. Örneğin Hint Astrolojisi Uranüs, Neptün ve Pluton’u hesaba katmaz. Bazı ekoller sabit yıldızları ve asteroitleri hesaba katarken bazıları bunları da kullanmaz. Bazıları sabit ev sistemi kullanırken bazıları farklı ev sistemleri kullanır. Bazıları tropikal zodyakı bazıları sideral zodyakı kullanır. (Sideral Zodyak’a göre burcunuz bir önceki burç. Örneğin bir yengeçseniz sideral zodyak size ikizler burcu olduğunuzu söyler.)

Garip bir şekilde bütün astroloji ekollerinde astrolojik evlerin anlamları aşağı yukarı aynıdır ama gezegen transitlerine gelince işler değişir. Örneğin batı astrolojisine göre 2. evinizden geçen Satürn, Hint astrolojisine göre 3. evinizden geçmektedir. Bu da tamamen farklı yorumlara yol açar. Çünkü 2. ev konuları ve 3. ev konuları çok farklıdır. 

Peki, ben hangisine inanacağım? Astrologlar ya sizi kendi ekollerine çekmeye çalışırlar, ya da hangisine inanmak istiyorsan ona inan, derler. Bir kısmı ikisinin de benzer sonuçlar üreteceğine inanır ama sizin tek başınıza bu işin içinden çıkmanız mümkün değildir.

Doğru hesaplanması imkânsız bir haritadan ve farklı ekollerden söz ederken astrolojik öngörülerin gerçekliğinden bahsetmemiz mümkün mü?

Transit yorumları neye göre yapılıyor?

Astroloji sınırsız alternatif kombinasyonlar içerir. Yani bir haritada herhangi bir olayı açıklayacak bir şey bulamamanız mümkün değildir.

Bir astroloğa hayatınıza dair önemli bir tarihi yanlış verin. Örneğin evlendiğiniz tarih, bir yakınınızın kaybı vs. gibi. Astrologunuz istisnasız o tarihte o olayı açıklayan bir transit açısı bulacaktır. Kısacası o tarihi doğru da yanlış da verseniz bulacaktır. Ben bunu defalarca test ettim. Ama o tarihte evlenmemiş olman lazım, çünkü buna uygun bir transit açın yok diyen bir astroloğa rastlamadım.

Pek çoğumuzu ilgilendiren konu hangi burcun mensubuyla duygusal ilişki yaşama potansiyelimiz olduğudur. Bununla ilgili iyi bir astroloğun yazısı okumuş ve hesap yapmıştım. Gezegenler, gezegenlerin konumları, evlerin yöneticileri vs. gibi bütün faktörleri eklersek toplamda 8 burçla evlenme-ilişki yaşama ihtimalimiz var. 12 burcu 8’e düşürmenin başarı olduğu söylenebilir mi?

Transit açıları da tam olarak böyledir. Başınıza gelen bir olayı açıklayacak onlarca ihtimal bulunabilir.

Şu da unutulmaması gereken bir gerçek:

Çoğumuz başımıza gelen güzel ve mutlu olayları astrolojiyle açıklamaya çalışmaz, hatta bunların tarihlerini hatırlamayız bile. Ancak kötü olayları astrolojiyle açıklamaya çalışırız ve astrolojinin her zaman bir açıklaması olduğu için doğruluğuna dair inancımız kuvvetlenir.

Bir örnek daha vereyim. Birinci evinizden geçen transit Jüpiter kilo almanıza sebep olabilir. Yakın zamanda Jüpiter birinci ev transitini yaşadım. Bırakın kilo almayı, hiçbir çabam olmadan fazlasıyla kilo verdim. Farklı astrologlar bu durumu şöyle açıkladı:

- Çünkü sen kilo alacağının bilincindeymişsin ve önlem almışsın. (Bir şey yapmadım diyorum ama zihinsel olarak bunun bilincindeymişsin, diyor.)
- Çünkü o sırada Satürn ve Pluton geçişi varmış, kilo almana müsaade etmemiş.
- Çünkü beden birinci evin değil ikinci evin konusudur. Ayrıca natal Jüpiter’in retro. (Jüpiter'in retro olması onun olumlu enerjisini %50 oranında azaltıyormuş.)
- Çünkü senin transit Jüpiter’in şu gezegene kare açı yapmış.

Bunlar çeşitli astrologların bu transitten bu şekilde etkilenmememe yaptıkları açıklamalar. 

Ortak bir noktada uzlaştıklarını, bunun doğruluğunu ya da yanlışlığını açıklayan tek bir anlam bulunabildiğini düşünebiliyor musunuz?

Ortak bir yorumda buluşmayan bir etkiyi astrolojinin doğruluğuna nasıl yoracağız?

Astroloji güncelleniyor mu?



Kimine göre evet, kimine göre hayır. Kimine göre güncellenmesine de gerek yok.

Dünyanın ekseninin kaydığından, haliyle gezegenlerin astrolojinin 2000 yıl önce hesapladığı konumlarda olmadığından, Güneşin her burcun üstünden geçişinin 30 gün sürmediğinden, aslında 13 takımyıldızı, haliyle 13 burç olduğundan bahsedildiğini duymuşsunuzdur. Üstelik tüm bunlar bilimsel olarak ispatlanmıştır.

Astrologlar bütün bunlarla ilgilenmez ve bunların önemli olmadığını söyler ama bunların niye önemli olmadığına dair anlamlı bir açıklama yapmazlar.

Daha doğrusu kendilerince bir açıklamaları var ama bu açıklamalar astrologların kendilerinden başka kimseyi tatmin etmiyor.

Eğer 2000 yıl önce bugünkü teknolojiye sahip olsaydık astroloji bugünün bilgisine göre şekillenecekti. Aslına bakarsanız büyük ihtimalle bugün astroloji diye bir şey bile olmayacaktı.

Chiron, Ceres, Pallas, Eris gibi asteroitler çok yakın zamanda keşfedilmiş ve anlamlandırılmış gök cisimleri. Artık batı astrolojisi bunları sıklıkla kullanıyor. İyi de bunlar eskiden de vardı, o zaman haritalarımızda etkileri yok muydu? Bir astrolog sizi “evet, o zaman da vardı ama biz henüz keşfetmemiştik, astroloji sürekli güncelleniyor, diye yanıtlayacaktır.

Bazı astrologlar bu güncellemelere karşılık veriyor. Pek çok batı astroloğu bu asteroitlerin yanı sıra Sirius, Aldebaran, Beltegeuse gibi sabit yıldızları da hesaplamalarına dâhil ediyor, bazıları etmiyor. Hele ki Hint Astrolojisi bırakın asteroitleri, Uranüs, Neptün ve Pluton’u bile hesaba almıyor.

Daha keşfedilmemiş milyonlarca gök cismi var, belki bütün bunların tamamını bildiğimizde astrolojinin doğruluğunu ispatlamanın küçük de olsa bir ihtimali doğar. Peki, sizce bu gök cisimlerinin tamamını keşfetmek ve onlara neye göre olduğu belirsiz anlamlar yükleyerek astrolojiyi açıklamak mümkün mü? Satün bizi etkileyen bir gezegen, bunda hemfikiriz. Pluto gezegen vasfından çıkarılıp cüce gezegen adı altında astreoite dönüştü ama o da çok önemli. Pluto çok önemliyken ondan kaç kat büyük ve dünyaya daha yakın Ceres neden daha az önemli olsun?

Gezegenlerin anlamları doğru mu ve o anlamlar neye göre belirleniyor?


Astronomlar yeni bir gezegen, asteroit ya da yıldız keşfettiklerinde bunu önce bir numara sistemine göre adlandırıyorlar. Sonrasında da bu cisimlere çoğunlukla mitolojik bir isim veriliyor. 

Mitolojik ismini alan bu gezegenin varlığını öğrenen bir astrolog onu hesaplamalarına dahil etmeye karar veriyor. Bu cisme iyicil veya kötücül bir anlam yüklüyor. Peki, bu anlam neye göre belirleniyor? O astroloğun keyfine göre. Evet, yanlış duymadınız. O astrolog bunu gayet kendi keyfine göre belirliyor. Ve o anlam bir şekilde bugüne kadar taşınıp geliyor.

Eski Çin astrolojisinde Mars’ın iyilik ve güzellikle ilişkilendirdiğini, bunun aksine Jüpiter’in savaş ve çatışma gezegeni olduğunu biliyor muydunuz? Nasıl oldu da roller değişti, bunu değiştiren kimdi, kesinlikle bilemiyoruz.

Daha ağır hareketli gezegenlerin anlamları daha kötücülken hızlı hareketli gezegenler iyicildir. Neden?

Mutluluk bir an, üzüntü, keder ve sabır ise uzun…

Bu yüzden uzuun Satürn transitleri sizi acı, keder ve ders almanız gereken gerekçelerle yüzleştirecek.

Son söz:

Yeryüzünde astrolojik yorumuna bakmadan kapı dışarı çıkmayan, Merkür retrolarında iş anlaşması imzalamayıp, astrolojik açıdan uygun değil diye ameliyat olmayan, burcu uygun değil diye bazı kişilerle ilişkiden kaçınan milyonlarca insan var.

Bütün bunlara gerek var mı, diye bir kez daha düşünün.

(Astrolojiye göre ameliyat olmamam gereken bir günde ciddi bir operasyon geçirdim ve gayet başarılı geçti. Ama bir astrolog doğum haritamda ameliyatımın neden başarılı geçtiğine dair de bir “açı” mutlaka bulacaktır.)

Astroloji kadar bile bilime benzemeyen bir şey söyleyeyim: Kendini gerçekleştiren kehanet…

Eğer bir şeyin kötü olacağına inanırsanız o şeyin kötü olması muhtemeldir. Ve o şey kötü olduysa astrolojik haritanızda bunu açıklayacak bir şeyi mutlaka bulacaksınız. Ama o şey kötü olmadıysa da bulacaktınız.

Bu yüzden bakış açınızı değiştirin. İnançlarınızı bir kez daha gözden geçirin. Burcunuzu sahiplenmeden ve insanları etiketlemeden önce tekrar düşünün ve astrolojik öngörülerle haşır neşir olmayı bırakın.

Kendi halinde evrende salınan bir gök cisminin dünya üstünde bir kum tanesi kadar hükmü olmayan bir canlının hayatına müdahale edebilme ihtimaline inanmak bencilce bir talihsizlikten başka bir şey olmamalı.

Yorumlar

Esra Özkavukcu dedi ki…
En sonunda biri his ve düşüncelerimi yazıya dökmüş :) elinize sağlık...
İrem Nas dedi ki…
Okuduğunuz ve fikirlerimi paylaştığınız için ben teşekkür ederim.
Adsız dedi ki…
Aslında gene goglede bir harita tipi ararken yolum bu yazıya düştü. OGRENMEYE çalıştıkça karışan kafamdan dökülen kelimelere.raslamak enteresan oldu.KAleminize saglik👍