Boşluk Ne Taşıyor?

La Liberté… Çoğunuz Paul Eluard’ı Zülfü Livaneli’nin güzel sesiyle Türkçeleşen “Özgürlük” şarkısının öz dilindeki güftenin sahibi olmasıyla tanırsınız ve çoğunuz blog sayfamı her açtığınızda ondan bir dizeyle karşılaşırsınız. Boşluk bakışlarımın biçimini taşıyor…

Şiirden çok da haz etmediğimi bilenler için blog sayfamın açılışını bir şiire ait dizelerle yapmam, şahsımla ilgili merak konusu olmuştur. Şiirlerin ve şarkıların bütünlerini değil, parçalarını severim.

Peki nereden gelir bu cümlenin esintisi? Aslında bu cümlenin bana esin vermesinin sebebi başka bir esin sahibinin esenliğindendir.

Ülkemizde Tübitak Popüler Bilim Kitapları’ndan “Boşluk Bakışımın Biçimini Alıyor” isimiyle çıkan eserin yazarı astrofizikçi Hubert Reeves kitabının başında şöyle der:

Bu kitabın adı Paul Eluard’ın “Ne plus partager (1926)” adlı şiirindeki “L’espace a la forme de mes regards” (“Boşluk Bakışlarımın Biçimini Taşıyor”) dizesinin serbest bir yorumudur.

Fransa’nın Tübitak’ı diyebileceğimiz CNRS’de araştırma bölümünü yöneten astrofizikçi Reeves’in kitabının asıl özü de bu cümleyi kapsar. Yazarın hayat üstüne ettiği kelamların tamamı bu olanaksız varsayım üstüne kuruludur. İnsan bakışlarıyla boşluğa istediği şekli verebilir. İnsan baktığını görmemelidir, görmek istediğini vermelidir bakışlarının oluşturduğu görüntüye… Yazarın başka bir eserinden not alırken oraya buraya savurduğum cümlelerine göre zaten, mantığın varlığı mantıksal bir zorlama değildir ve kendi başına mantıksal bir yanı yoktur. Gerçekliğin reçetesini ele geçirdiğimizi düşündüğümüz zaman onu elimizden kaçırırız. Sorun Tanrının var olup olmadığını bilmek değildir. Daha çok O'nun kim olduğunu ve neyle oynadığını bilmektir. Kozmosun evrimi, yaşamın ortaya çıkışı ve bizim kendi varlığımız hangi oyuna karşılık geliyor? Öyleyse bizim görevimiz o boşluğa biçim vermektir.

Komünist, dadaist, sürrealist şair Eluard’ın bu cümleyle bana dediği ise bambaşkadır: İnsan çocukluğundan uzaklaştıkça detaylardan arınarak bütünü görmeye başlar. Hayretini ve şaşkınlıklarını unutur. Artık her şeye kayıtsızdır ve bakışları zihninde kocaman bir boşluğun yansımasını oluşturur. İnsan büyüdükçe muhteşem minyatürler kocaman bulanık bir resme dönüşür ve böylece bakışları hayretsizce boşluğun biçimini alır.

“L’espace a la forme de mes regards” (“Boşluk Bakışlarımın Biçimini Taşıyor”) dizesinin serbest bir yorumudur... Öyleyse...

Yorumlar