Söylenecek bir şey olmaz bazen.
Ben senin sandığın kişi değilim. Mesela benim sandığım
kişiler hep sandığım kişi çıkarlar. Birinin sandığın kişi çıkmasının ne demek
olduğunu iyi bilirim. O yüzden ben kimsenin sandığı kişi olmak istemem. İstemediğin
bir şeyi layıkıyla olamazsın zaten. Hipnoz… İstemeyince hipnoz olamazsın örneğin
ama olmuşsun gibi yapabilirsin. Şimdi sandığın kişiymiş gibi mi yapayım?
Bana ne hissettirdiğini anlamanı istemiştim. Senin ne
hissettiğini anlamak gibi bir niyetim yoktu. Ayrıca anladığım şeyle ne
yapacağımı hiç bilmiyorum. Anladığın şeyle ne yapacağını bilmiyorsan en iyisi
hepsini toplayıp gitmektir. Ama birileri illa ki gizli gizli peşine düşer, o
yüzden dikkatli ol.
Bazı insanlar mutsuzluklarıyla mutludurlar. Onların
mutsuzluklarını beslemeye kalkma bence. Onların her zaman mutsuzluklarını
besleyecek bir şeyleri vardır zaten. Yaradılışlarından öyledir onlar. İşlerine karışırsan bozulurlar.
Ben aslında babalar günü madem diye, babalarla çocukları dahası
babalarla oğulları izlesin diye bir filmden bahsedecektim: “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin”
di o film. Şöyle de güzel bir web sitesi vardı:
Bilmiyorum, öyle işte. Siz de zaten artık okumayın bu blogu. Sandığınız kişi değilim. Yemek de seçmem...
Yorumlar
Bir de Sylvia Plath'ın Daddy şiiri var. Bizzat bugün uzak duruyorum.
'bir ay dolusu gracias' sevincine, sevgilerle.